siyaset etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
siyaset etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Haziran 2016 Pazar

Fransa konsolosluk iftarı 2016 iftar yemeği - caz konseri -Yılmaz Parlar

Bir Gazete GUNUN SON HABERLERI
FRANSA VE TÜRKİYE LAİKLİĞİ FARKLI

“Fransa’daki Müslümanlar Müslüman oldukları için özür dilemek zorunda değildirler.” 


“Laiklik farklı dinlerin inananları, inanmayanların bir arada birlikte yaşayabilmelerini sağlamak için bulabildiğimizin en iyisi zira inanmayanların inanmadıkları için özür dilemek zorunda olmadığıdır.”

Fransa İstanbul Başkonsolosu Muriel Domenach ve Eşi Olivier Bouquet, Fransa saray bahçesinde, özel konukların katılacağı, Haziran 2016’de verecekleri iftar yemeği ve iftar sonrası “Ramazanda Caz Festivali kapsamında”  verilecek müzik konseri hakkında, Fransız Kültür Merkezi İstanbul şube Direktörü, Matthieu Bardıaux ile birlikde, Fransız Sarayında 3 haziran 2016 Cuma günü düzenlediği Basın toplantıda ilk kez geçen yıl başlattıkları iftar yemeği ve caz konseri etkinliğini bundan sonra geleneksel hâle getirmek istediklerini dile getirdi. 
Fransa ve Türk laiklik anlayışının farklı olduğunu vurgulayarak, ancak Fransa laikliğinin prensiplerini ele alarak ifade etti.

Başkonsolos Muriel Domenach “İslam barış dini Fransanın ikinci dini. Fransa daki Müslümanlar arasında tıbki diğer farklı insanlar gibi dini vecibelerini getirebilmektedirler. Fransa daki Müslümanlar Müslüman oldukları için özür dilemek zorunda değildirler. Yakın zamanda yapılan araştırmalar Cumhuriyet değerleri ile uyumsuz olarak İslami reddedenlerinin 2016 ilk aylarında yapılan araştırmalar 2015’e göre iki kat sayıda az olduğu göstermektedir. Düşüş göstermiştir. Fransız makamları ırk ve din üzerine kurulmuş ayrımcılığı nefret söylemi ve eylemcilerine karşı son derece katıdır.”dedi

Bu konuda ısrarcı olduğunu kararlı bir şekilde ifade ederek 
“Bu ramazan gecesi özgürlük ve eşitlik olan diğer ikisine saygı içerisinde sembolümüzün üçünsünü oluşturan kardeşlik bir anı gibi algılanmaktadır. Ramazanın kardeşlik ruhu bu sene özel bir müzikal karşılaşma ile canlanacak.” Sözlerinden sonra Fransız laiklik ne sivil din nede bizahiti bir son açık bir laiklik dışlama değil bir özgürlük bir birleşme prensibi olduğunu “Farklı dinlerin inananları, inanmayanların bir arada birlikte yaşayabilmelerini sağlamak için bulabildiğimizin en iyisi zira inanmayanların inanmadıkları için özür dilemek zorunda olmadığıdır.” Söyledi.
Fransız laikliği dışlama değil, bir özgürlük ve birleşme ilkesi olduğunu, farklı dinlere mensup inananlarla inanmayanların özgür olması şeklinde ifadeleriyle, Domenach “İslam, Fransa’nın ikinci dinidir, İslam barış dinidir. Fransa’da Müslümanlar ibadetlerini yapabilmektedirler. Kuzey Afrika Müslümanların geleneklerini bilmekteyiz. Kardeşlik aynı zamanda, hem çok farklı dinler  hem de birbirine çok yakın kültür müzik geleneğine sahibiz.” 
Her fırsatda Türkiye İstanbul sevgisini ağzından düşürmeyen, eşinin de Osmanlı tarihcisi olduğunu arşiv araştırmaları yaptığını ve Türkiye Fransa ilişkilerinin, ekonomi, kültürel sosyal bakımdan iyi düzeyde seyretmesi için etkin çalışmalar yürüttüğünü bildiğimiz Konsolos Muriel Domenach neden böyle konuşmaya ihtiyaç duydu. 
Şimdi biraz laiklik konularına bakalım;
Fransa, yönetimde ülkenin başlıca ilke ve ülküleri İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi'nde açıklanmıştır. Laiklik Her İki Ülkede de Teknik Bir Hukuksal Kurumdur. Laiklik, dinsel olmayan (seküler) alan ile dinsel alan arasındaki ilişkinin düzenlenmesi için devlet tarafından kullanılan özel bir tekniktir. Laiklik ilkesine hem Fransız hem de Türk Anayasasında yer verilmiştir.
1958 tarihli halen yürürlükteki Fransız Anayasasının 1. maddesi Fransa Cumhuriyetinin laik bir cumhuriyet olduğunu açıkça belirtmektedir.
1982 Türk Anayasası 2.maddesinde de Türkiye Cumhuriyetinin “laik ve sosyal bir hukuk devleti” olduğu vurgulanmaktadır.
Hiçbir dinin veya inancın devlet, millet, kurumlar ve birey üzerinde baskın olmaması prensibi din ve vicdan özgürlüğü, farklı din ve inançların hukuk önünde eşitliğidir laiklik.’
Fransız Devriminin bir ürünü olan ve tarihsel süreçte bu ülkeye özgü bir kurum olarak ortaya çıkan laiklik, bu devrimden birçok açıdan esinlenmiş olan Türk Cumhuriyet Devrimiyle Türkiye’deki toplumsal hayata da girmiştir. Fakat laikliğin hem hukuksal yorumu açısından, hem de ideolojik işlevi yönünden bu iki ülkede farklı algılandığı gözlemlenmektedir. 

Fransa, Osmanlı İmparatorluğunun en eski ve en iyi müttefiki olmuştur. Fransız- Osmanlı ilişkisi dünyanın en eski ve en uzun siyasi ittifakıdır. Türkiye Fransa ilişkileride iyi seviyede seyretmektedir.
Çok mükemmel ilişki seviyeler için, ülke ve yerel yönetimler, kurumsal toplum örgütler, şirketler, sanat kurumları ve bireylerin iyi niyetinden geçmektedir. 

Fransız Kültür Merkezi İstanbul şube Direktörü, Matthieu Bardıaux verilecek konser ve sanatcılar hakkında detaylı bilgiler verdi


Çingene müziği enstrümanlarını iyi bilen bir müzisyenler  grubu (Dj Smaj)  ona eşlik edecek, perküsyon aletleri çalan Türk müziği uzmanı olan Burhan Öcal, Cem Yıldız, Çorlulu Savaş konserde yer alacak olan sanatcılar.


yilmazparlar@yahoo.com  

23 Temmuz 2015 Perşembe

41.KIBRIS BARIŞINI ANMA-YILMAZ PARLAR

Bir Gazete GUNUN SON HABERLERI
41.KIBRIS BARIŞINI ANMA

20 Temmuz 1974 Kıbrıs  Barış Harekatı’nın 41. Yıldönümü vesilesiyle, KTKD Kıbrıs Türk Kültür Derneği İstanbul Şubesi, KKTC İstanbul Başkonsolosluğu Himayelerinde İstanbul Teknik Üniversitesi Maçka Sosyal Tesislerinde bir resepsiyon veridi.

Gündemdeki katliam masum insanların ölümü nedeniyle Yas vardı…Müzik Dans Eğlence Yok… Saygı vardı… Kıbrıs Barış Harekatı'nın 41. yıldönümü nedeniyle verilen sade resepsiyonda gelen konukları Kıbrıs Türk Kültür Derneği İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Zehra Bilge Eray ile birlikte KKTC İstanbul Başkonsolosu Fahri Yönlüer karşıladılar.

Etkinliğe başta İstanbul Vali Yardımcısı İsmail Gültekin, Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz ve III. Kolordu Komutanı Korg. Salih Ulusoy, Türkiye Muharip Gaziler Derneği İstanbul Sirkeci Şubesi Başkanı Gazi Ahmet Kendigel, Konsolos Asu Muhtaroğlu-Turizm Koordinatörü Özge Palamutcu, birçok üst düzey Askeri ve Sivil erkan yanında Kıbrıs Dernek yöneticileri, Gaziler, gazi yakınları, iş siyaset sanat dünyasının önemli isimleri katıldı.

Resepsiyonda Kıbrıs Türk Kültür Derneği İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Zehra Bilge Eray ve Başkonsolos Fahri Yönlüer birer konuşma gerçekleştirdiler.

Başkonsolos Fahri Yönlüer, Kahraman Kıbrıs Türk Mücahidi’nin Türk Silahlı Kuvvetleri’yle omuz omuza savaşarak, canları ve kanları pahasına gerçekleştirdikleri 20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekatı’nın 41. Yıldönümü’nü her yıl olduğu gibi bu yıl da büyük bir  gururla kutladıklarını,  20 Temmuz, Ada’ya barışın gelmesinin, Kıbrıs Türk Halkının özgürlüğe kavuşmasının ve varoluş mücadelemizin dönüm noktası olduğunu bildiren kısa bir konuşma yaptı. 

Kıbrıs Türk Kültür Derneği İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Zehra Bilge Eray yaptığı konuşmada gelişmeleri ayrıntısıyla dile getirdi. Tekrar bilgileri tazelemek adına konuşma metnini tam olarak şu şekilde 

“20 Temmuz 1974 Mutlu barış Harekatını 41. yıl dönümü Türk Ulusuna kutlu olsun                                                         
20 Temmuz 1974 mutlu Barış harekatının neden yapıldığını anlayabilmek için  Kıbrıs’ta 1974 öncesi neler yaşandığını bilmek gerekir.

Kıbrıs adasında yıllardan beri birlikte yaşadığımız Rumlar Büyük ülküleri Enosisi gerçekleştirmek uğruna Türklere karşı akla gelebilecek insanlık dışı davranışı yapmaktan geri durmadılar.1955  yılının 1 nisan günü kanlı terör örgütü Eoka silahlı saldırıları ile Enosis için faaliyete geçtiğini tüm Kıbrısa, dünyaya ve İngiliz sömürge yönetimine duyurdu. Başlangıçta saldırıları İngiliz sömürge yönetimine ve İngilizlere karşı idi. Ancak asıl hedeflerindeki Enosis için en büyük engel olarak gördükleri Türklerdi. 1960 yılına gelene kadar yaptıkları saldırılarda Kıbrıs Türkleri yaklaşık 110 şehit verdi. 1960 yılı barış yılı oldu. Tüm taraflar anlaşarak imza attıkları 1959-1960 Londra ve Zürih anlaşmaları ile Kıbrıs Halkları 82 yıllık İngiliz sömürge yönetiminden kurtulmuştu. 1959-1960 anlaşmalarının getirdiği güvenlik ve hürriyet ortamı ne yazık  ki sadece 3 yıl sürdürülebildi. Enosis saplantılarının esiri olan Rumlar Akritas katliam planını yürürlüğe koyarak Kıbrıs Türklerine 21 Aralık  1963 Kanlı Noelini yaşattılar.Kıbrıs Türk Halkı Hükümetten, Meclisten, Devlet dairelerinden silah zoru ile dövülerek, öldürülerek atıldılar.Anlaşmalardan gelen tüm hakları Rumlar tarafından gasp edildi.Türkler 21 Aralık 1963 den  31 Aralık 1963 e kadar 10 günde 134 şehit verdi. Türkler artık bir devlete sahip değildi.Adada savaş istemiyor, insanca yaşamak istiyordu. Rumun Türklerden barış için istediği tek sey teslimiyetti.Bu dönemde  Rumlar 103 köyden Türkleri silah zoruyla atıp, köyleri yakıp yıktılar. Türkler adanın %3 ü kadar kantonlara hapsedilmiş ve dünyanın en ağır ambargo ve izolasyonuna maruz bırakılmış, dünya ile olan tüm ilişkileri kesilmişti. 21 Aralık 1963 -18 Temmuz 1974 tarihleri arasında Türkler toplam 401 şehit verdi.

Rum lider Papadopulos ise 1963-1974 arasında bir tek Türk öldürülmedi iddiasında bulunabiliyordu. 15 Temmuz 1974 de  Rumlar bir kez daha Enosisi gerçekleştirme sevdasıyla  yeni bir katliam planı İFESTOS 1974 üuygulamaya koydular. Bu plana göre Rumlar süratle  Kıbrıslı Türklere son darbeyi indirecek, Adada Türk varlığı silinecek, Türkiye müdahale etmeden her şey bitmiş olacaktı. 15 temmuz 1974 de Makariosa yönelik darbe gerçekleştirdiler. Plan gereği Rum Muhafız birlikleri Türk köylerini top ateşine tutup saldırılara başladılar. Karşılarına çıkan Türkleri katlettiler. Bu olaylar sonucunda

20 Temmuz 1974, 41 yıl önce bugün Kıbrıs ta 1963-1974 yılları arasında 11 yıl boyunca Adada ki  Rumlar tarafından, Dünya devletlerinin ve adadaki barış gücü askerlerinin  gözleri önünde her türlü mezalimin uygulandığı Kıbrıs Türk halkının, Anavatanımızın, 1960 Antlaşmalarından doğan garantörlük haklarını kullanarak Adaya yaptığı çıkartma harekatı ile gerçek bir soykırımdan kurtarıldığı, yeniden doğduğu, özgürlüğüne kavuşturulduğu gündür.

15 Temmuz 1974 günü Rumlar bir bomba gibi patlayan en son oyunlarını kendi aralarında yaptıkları bir darbe ile başlattılar. Oldu bitti ile Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlandığını ilan etmişlerdi. Darbenin esas yöneticisi  Yunan Alayının komutanı idi. Rum ulusal muhafız gücü ele geçirdikleri Kıbrıs Rum Radyosundan Cumhurbaşkanı Makarios’un öldürüldüğünü, yeni Cumhurbaşkanının Nikos Samson’un olduğunu ve Kıbrıs’ta  bir Helen Cumhuriyeti kurulduğunu ilan ediyordu. Darbeciler 1960 yılında kurulan Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyetinin bayraklarını resmi binalardan indirerek yakıyorlardı. Yunan Alayının Lefkoşa Havalimanını     da işgal ettiği haberini yayıyorlardı.

Kıbrıs Türk Halkı son derece kötü şartlar altında idi. Bayrak radyosu devamlı olarak Cumhurbaşkanı yardımcısı Sn. Rauf Denktaş’ın “ Türkler evlerinden dışarı çıkmasınlar” mesajını duyuruyordu. Kıbrıs’ı Yunan adası yapma ve enosisi gerçekleştirmek hayal ve arzusu ile Rumlar Türklere karşı saldırıya geçmişlerdi. Amaçları  Büyük idealleri ENOSİS için uyguladıkları Akridas planı ile Adadaki Türklerin topyekün yok edilmesi, Enosis’e hayır diyecek tek bir Türkün kalmamasıydı.

Anavatanımıza Yürekten bağlı olan halkımız 1964 yılında  Erenköy’de gerçekleşen efsane kurtuluşun tekrar edeceğine inanarak büyük bir azimle direniyordu. Kulaklarımız Ankara’dan gelecek seste,gözlerimiz Girne dağlarında idi.
Rumlar Türkiye’nin adaya çıkartma yapamıyacağına  inandırılmıştılar. 20 Temmuz 1974 sabahı Türk paraşütlerinin ve helikopterlerinin göründüğü Girne sahillerine çıkartma yapılacağı hiç kimsenin aklına gelmemişti. Türkleri yok olmak üzere olan moralleri bu yıldırım harekatı ile doruk noktasına erişmişti.Mutluluğumuz sonsuzdu. Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı Sn.Bülent Ecevit’in heyecan dolu sesi TRT radyolarından Silahlı kuvvetlerimizin adaya çıkartma harekatının başladığını bildiriyor ve adaya “savaş için değil barış için ve yalnız Türk halkına değil, Rum halkına’da  barış götürmek için gidiyoruz” diyordu.

Türkiye’nin müdahale edeceğine inanmayan uzun yıllar mevzilerinden Türk mücahitlerine ‘Ne zaman Geleceksin’ şarkılarını dinleten ve alay eden Rumlar şaşkına dönmüşlerdi. Her tarafı yakıp yıkmaya başladılar. Temmuz sıcağı da eklenince yeşil ada adeta cehenneme döndürülmüştü. Hiç kimse bir dakika sonra ne olacağını bilemiyor
Ateşkes sonrasında kurtarılan Türk bölgelerinde bulunan toplu mezarlar, acımasızca çocuk genç ihtiyar demeden Rumlar tarafından katledilen Türklerin görüntüleri, içinde bulunduğumuz durum, yapılan barbarlık, bütün dünyaya yabancı basın tarafından sergileniyordu. Kurtuluş savaşımızda olduğu gibi Rumlar Mehmetçiklerin önünden kaçarlarken geride kalan her şeyi yakıp yıkıyor öldürüyordu.

20 Temmuz günü başlayan harekatla ve yaklaşık bir ay sonra 14 Ağustosta adanın doğusunda bulunan halkımızı kurtarmak için gerekli görülen ikinci kurtarma harekatı yapılarak Türk halkının can güvenliği sağlanmıştır.

Türk ulusunun milli davası olan bu haklı dava hepimizin bildiği gibi yaklaşık yarım asırdan beri devam etmektedir. Kıbrıs’a  Barış ve ayni zamanda fiili çözüm, 1974 Mutlu barış harekatı ile gelmiştir. 41 yıldan beri Kıbrıs’ta iki halk arasında hiçbir olay yaşanmamıştır.
Kıbrıs meselesi hukuki bir mesele değildir diyerek 1960 antlaşmalarını yok sayarak, Kıbrıslı Türklerle Türkiye cumhuriyetinin haklarını inkar ederek atılan her adım Kıbrıs meselesinin çözümüne değil daha fazla halledilemez hale gelmesine yaramaktadır.

Kıbrıs’ta arzulanan uzlaşma yıllardan beri yaşananlar göz önüne alınarak, Rum halkı kadar Türk halkının da eşit egemenlik hakkına sahip olduğunun kabulü ile mümkün olacaktır.
Adada köklü çözümden kaçan Türkler değil Rumlardır. Türk Halkının isteği yaşanan tüm zorlukları göğüsleyerek, şehitler vererek canları pahasına  15 Kasım 1983 yılında kurulan Milli benliği olan Bağımsız Egemen  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin  yaşatılması  ve Anavatanımızın fiili garantör olarak, Türk halkının güvenliğini bu gün olduğu gibi her zaman  sağlamasıdır.

20 Temmuz 1974 mutlu barış harekatının 41. yıl dönümünde Milli davamıza inanan ve son nefeslerine kadar çaba gösterecek olan tüm vatandaşlarımız adına, Yüce Türk Ulusuna, Kahraman ordumuza , mehmetçiklerimize, gazilerimize, mücahitlerimize şükran ve minnetlerimizi sunar,Başta büyük kurtarıcımız Mustafa kemal Atatürk olmak üzere ebediyete intikal eden büyüklerimize, Toplum liderimiz Dr. Fazil küçük’e Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Raif Denktaşa, vatan uğruna canlarını veren vatanın gerçek sahibi olan tüm şehitlerimize  tanrıdan rahmetler dilerim.Sözlerime son verirken KTKD İstanbul şubesi yönetim kurulu olarak davetimize  katılarak bizleri onurlandıran siz değerli konuklarımıza sonsuz saygı ve sevgilerimizi sunarız.”



yilmazparlar@yahoo.com

23 Temmuz 2014 Çarşamba

Bir Gazete GUNUN SON HABERLERI


TOGEMDER 1500 ÖKSÜZ VE YETİMİ ÜSKÜDAR’DA SEVİNDİRDİ
Üsküdarlı öksüz, yetim ve ihtiyaç sahibi bin 500 çocuk, Ramazan Bayramı’na sayılı günler kala bayramlık kıyafetlerine kavuştu. Çocuklar bayramlıklarını İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Üsküdar Kaymakamı Mustafa Güler, Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen ve TOGEMDER Başkanı Saadet Gülbaran’ın elinden aldı.
---------------------------------------
Üsküdar Belediyesi ve Toplumsal Gelişim Merkezi Eğitim ve Sosyal Dayanışma Derneği (TOGEMDER), Şemsipaşa Meydanı'nda, ilçedeki öksüz ve ihtiyaç sahibi bin 500 çocuğu iftar yemeğinde bir araya getirdi. İftara İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Üsküdar Kaymakamı Mustafa Güler, Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen, TOGEMDER Başkanı Saadet Gülbaran ve aileler katılırken bin 500 çocuk çifte bayram sevinci yaşadı. Çocukların eğlenmesi için çeşitli etkinliklerin düzenlendiği iftarda çocuklar bayramlık kıyafetlerine de kavuştu.
“RAMAZANDA HERKESİN YÜZÜ GÜLSÜN İSTİYORUZ”
Törenin açılış konuşmasını yapan TOGEMDER Başkanı Saadet Gülbaran, “Gönül arzu ediyor ki bütün kimsesizlere ve yoksullara yardım eli uzatalım. Gücümüzün yettiği kadar öksüz ve yetimlere sahip çıkacağız, onları sevindirmeye devam edeceğiz” dedi.
Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen, çocukları ve davetlileri; “Evlerimizin neşesi, gözümüzün nuru; Bayram günlerinin gülen yüzü çocuklarımıza bayram hediyesi dağıtacağımız programımıza hepiniz hoş geldiniz, sefalar getirdiniz” şeklinde selamladı.
Ramazanın birleştirici, bütünleştirici atmosferinden en iyi şekilde istifade edildiğini belirten Hilmi Türkmen şöyle konuştu; “İşte Ramazan ayının bütün güzelliklerini birlikte yaşadığımız çocuklarımız Ramazan bayramına sevinçli girmeleri için gene buradayız, bir aradayız. Bugün burada hem bereketli iftar soframızı paylaşacağız, hem de 1500 çocuğumuza bayram hediyesi olarak elbise dağıtacağız. Üsküdar’da doğup bütün Türkiye’ye yayılan TOGEMDER ile Üsküdar Belediyesi olarak birlikte, çocuklarımızın yüzlerinden hiç eksilmemesini arzu ettiğimiz tebessümlerine, gülümsemelerine küçük bir katkı yapacağız. Elbette bu katkıda esas pay öncelikle hayırsever vatandaşlarımızın olacaktır.
“KOMŞUSU AÇKEN TOK YATANLAR BİZDEN DEĞİLDİR”
Bizler, komşuyu komşunun külüne muhtaç kabul edenlerdeniz. Böyle incelikli, böyle hassas bir yardımlaşma ve dayanışma kültürüne sahibiz. ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir’ diyen bir Peygamberin ümmetiyiz. ‘İnsan insanın kurdudur’ diyen değil, ‘İnsan insanın dostudur, kardeşidir’ diyen bir medeniyetin temsilcileriyiz. İşte medeniyetimizin en temel ve en berrak kaynaklarından beslenen bu gönül hareketi, yardımlaşma kültürünü en iyi şekilde idrak etmiş, paylaşmanın manevi hazzını ve mutluluğunu en iyi bilen yardımsever ordusuyla yoluna devam ediyor.”
“DEVLET MİLLET KAYNAŞMASINI YAŞIYORUZ”
Başkan Türkmen, eğitim alanında gerçekleştirilen köklü yatırımlar ve vizyon projelerle milli eğitimimizin çağ atladığının altını çizerek konuşmasında şu konulara değindi: “ Bildiğiniz üzere belediyeler, halkımızın devletle ilk temas ettiği noktalardır. Bizim güler yüzümüz, devletimizin tebessümü anlamına geliyor. Üsküdar Belediyesi olarak taşıdığımız bu sorumluluğun farkındayız. Bu anlamda çocuklarımız ve gençlerimiz başta olmak üzere, tüm halkımıza hizmet üretmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Benim için eğitim denince akan sular durur. Bunun için tek tek bütün okullarımızın ihtiyaçlarını karşılıyor, bize ulaşan sorunlarını derhal çözüme kavuşturuyoruz. Ülkemizin aydınlık geleceğinin varislerini yetiştirmek için STK’larla ve ilçemizdeki okullarla birlikte çalışıyoruz. Çocuklarımızın ailevi veya toplumsal, maddi-manevi her türlü sorunlarına çözümler üretiyoruz ki, gönül ve zihin rahatlığıyla eğitimlerini sürdürebilsinler. Bunun için şehrimizin tüm imkânlarını, halkımız ve öğrencilerimizle eşit bir şekilde paylaşıyor.  Adil bir şekilde paylaştırıyoruz.”
Başkan Türkmen, konuşmasının sonunda, hayırseverlere, İstanbul Valim Sayın Hüseyin Avni Mutlu’ya, Üsküdar Kaymakamı Mustafa Güler’e ve TOGEMDER Başkanı Sayın Saadet Gülbaran’a teşekkür ederek tamamladı.Ramazan ayının Üsküdar’da büyük bir huzur ortamı içinde birlik ve beraberlik havasında geçtiğini ifade eden Üsküdar Kaymakamı Mustafa Güler ise, “Ramazan ayı aynı zamanda sosyal dayanışma ve paylaşma ayıdır. Bu güzel toplumsal faydaya katkıda bulunan bütün sivil toplum kuruluşlarının yöneticilerine ve destekçilerine teşekkür ediyorum” dedi.
VALİ MUTLU “KENDİSİ YETİM OLAN BİR PEYGAMBERİN ÜMMETİNE İLGİ GÖSTERMELİYİZ”
Bu akşamın çok özel bir gün olduğunu dile getiren İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, “Farklı bir lezzeti olan farklı bir iftar sofrasında buluştuk. Yetim, öksüz yavrularımızla onların aileleri ile birlikteyiz. Hem gönüllerimizi, hem midelerimizi doyurduk. Böylesi güzel bir sofrada bulunmak bizlere de nasip oldu” ifadelerini kullandı.
TOGEMDER Başkanı Saadet Gülbaran’a yardımlarından dolayı teşekkürlerini dile getiren Vali Mutlu, Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen’e de teşekkür etmek isterken bir anlık dalgınlıkla ‘İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Hilmi Türkmen’ diye telaffuz etti. 


Gülümsemelere neden olan olay sonrası Vali Mutlu, “Üsküdar diyecektim Başkanım nasip olsun inşallah tebrik ediyorum diyerek düzeltme yaptı.

Kendisi yetim olan bir Peygamber’in ümmeti olarak yetimlere çok özel ilgi göstermemiz gerektiğinin altını çizen Vali Mutlu Konuşmasını, “Dünyadaki yetim sayılarının 50 bin olarak biliyorum. Ancak Dünya Yetim Vakfı Başkanıyla sohbeti sırasında yetim sayısının daha fazla olduğunu öğrendim. Irak’ta, Suriye’de yaşanan acı olaylar ve en son Gazze’de yaşanan acı olaylar bu yetimlerin sayısını arttırıyor. Bizim sadece Üsküdarımız’da değil, Türkiye’de, dünyada bulunan yetimlere de gönlümüzü açmamız gerekiyor” şeklinde tamamladı.
Konuşmaların ardından bin 500 çocuğa bayramlık kıyafetleri dağıtıldı. Bayramlıkları dağıtan İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Üsküdar Kaymakamı Mustafa Güler, Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen ve TOGEMDER Başkanı Saadet Gülbaran çocuklarla birlikte hatıra fotoğraf ta çektirdi.

yilmazparlar@yahoo.com